Define İşaretleriEşkiya BelgeleriErmeni Gömüleri
 

Define Arama Noktaları, İşareti Kıranlar Kimler ?

Eski dönemlerde banka ve başka bir koruma yolunun bulunmadığı için insanlar para ve kıymetli eşyalarını, ancak kendilerinin belirleyebildiği en gizemli noktalara saklıyorlardı. Bu noktalar arazinin muhtelif yerleri olabileceği gibi evler , kiliseler ve çeşitli doğa yapıları olabiliyordu. Bunların dışında elbette her para gömücüsünün kendine has belirlenmiş yerleri de olabilir. Bizim burada yapacağımız ; para ve kıymetli eşyaların nerelere konulabileceğinin mantığı üzerinde durmaktır.

Define Arama Noktaları

Define Arama Noktaları, Gömücüyü Tanıyalım

1- Gömüyü yapan kişi malzemesini gömmeden önce mutlaka iyi bir düşünce sürecinden geçecek. Kendi yaşadığı bölgelerin içinde kendisince en uygun ve akla en yatkın yeri bulmaya çalışacaktır. Ancak akla yatkın olması kendi açısından önemlidir. Bu nokta başkası tarafından akla ve mantığa uygun olmamalıdır. Esasen bu tür yerlerin o günkü şartlar altında işlek ya da tenha bir yer olması önemli değildir. Önemli olan dikkat çekici yer olmamasıdır. Gömüyü yapan kişi en kalabalık bir yeri seçip oradaki gelen geçen insanlara da – fark ettirmeden- malzemeye bekçilik yaptırabilir.

2- Seçtiği gizli gömü alanı kendisinin sık sık ziyaretle kontrol edebileceği bir mekan olmalıdır. ( Bu madde eşkıya ve muharipler için geçerli değildir.) Özellikle ev ve bahçe gömüsü yapan insanlar oturup yattıkları odalardan ya da pencerelerden rahatça gözleyebilecekleri alanları seçerler.

3- Gömü yapan kişi ya da kişiler daha sonra tekrar geleceklerini düşündüklerinden dolayı da, gömü alanının çevresinde kendilerine uygun belirli yerleri nirengi noktası olarak alırlar. Bu madde arazi ve orman gömüsü yapanlar için daha önemlidir.

4– En son olarak, gömü yapan kişi, yeri kaybetmemek ya da sonradan birilerine tarif etmek için gömü alanı çevresine bir takım işaretler koyacak ve onlarla yerin bulunmasını sağlayacaktır. Definecileri esasen en çok ilgilendiren mesele de burasıdır. Ancak bu yönü işin aynı zamanda en zor olan kısmıdır. Zira gömücünün bıraktığı işaretin çözülebilmesi için öncelikle bu işin bir kuralının bulunmadığı bilinmesidir. Burada mantıklar zorlanacak , edinilen tecrübelerden yola çıkılarak bir sonuca varılmaya çalışacaktır.

Gömücünün Dini

Bir de ; gömücü kişinin sosyal yapısı, eğitim durumu, yaşadığı devir ve dine bakış açısı iyi bilinecektir. Sadece bunlarla bitmeyip bir de Grek, Roma, Frig, Bizans ve yerine göre Osmanlı alfabe ve rakam sistemlerinin bilinmesi kaçınılmaz olmaktadır. Son olarak da ; belki bir miktar tarih bilgisi definecinin en önemli malzemesi olmaktadır. Çünkü biz Hz. İsa’nın henüz doğumu 2.000 sene olmasına rağmen 3.000 yıllık incil’den bahseden tarih uzmanlarını! Çok gördüğümüz için bu meselenin ne kadar önem taşıdığını da çok iyi biliriz.

Malzemeyi gömen kişinin yer sorununu çözmesi ile ilgili olarak bu kadar bilgi verdikten sonra, gömü mekanları üzerinde bir miktar duralım. En az işaretlerin kendisi kadar, o işaretlerin bırakılacağı mekanlar da önemlidir. Bazen de hiçbir işaret bırakılmadan geçmiş anlayışlar doğrultusunda bazı gömülerin yapıldığını biliyoruz.

O halde; Anadolu’daki gömülerin sıklıkla nerelere gömüldüğünü, yapılan gömülerde hangi noktaların daha çok nirengi olarak seçildiğini görmeye çalışalım . Şurası asla unutulmamalıdır ki gömü yapan insanlar kendilerine gömü mahallerini belirlerken asla değişmeyecek yerleri seçerler.

1- Araziler:

Arazileri kendi şartları içinde çok iyi değerlendirebilen eski insanlar, kendi yaşadıkları devirlerdeki nüfus yoğunluğunu ve yol geçiş güzergahlarını göz önünde tutarak en az dikkat çekecek yerleri seçmişlerdir. Arazi gömülerinin çoğunda yerlerdeki sabit küçük kaya parçalarında bu işin işaretlerini görmek mümkündür. Bunlar; murçlanmış ve üzerine ok, kama, cezve, nal, şiş, sofra taşı, zincir, el ayak resmi ile hayvan figürlerinin işlendiği küçük taş parçalarıdır.

Define İşaretlerini Tanıyalım

Yukarıda saydığımız ve benzeri olan işaretler genellikle kayalıklar üzerine değil ; yerdeki sabit küçük kayalara ve taşlara işlenir.

Burada dikkat edilecek bir husus arazi işaretlerinin kesinlikle bir tek olmayacağıdır. Hatta ermeni toplumu mensuplarının kendi iç anlayışları doğrultusunda en az iki ya da üç işaret bırakmadan define gömmediklerini herkes bilir. Bu işaretlerin bir tanesi yön bir diğeri mesafe bildirmek zorundadır. Bazen hem yönü hem de mesafeyi tek kalemde bildiren işaretler de bulunabilir. Ok , yay ,tek ayak vb. işaretler bunlardandır. Murçlu kayalar ise mutlak mesafeyi ve yönü sayarak bulmayı gerektiren motiflerdir.

Bu işaretlerin bir kısmı ters yönler için aldatmaca olarak da kullanılır. Ok işareti olarak verilen motifin bazı çeşitleri bunlardan biridir. Diğer bir kısım işaretlerde bulunduğu taşın altını kazmayı ifade eder ; cezve , değirmen taşı , musalla taşı , sofra taşı , yapraklı çiçek bunlardan bir kaçıdır.

Çizilen motifin gösterdiği yönde gidilerek adım ya da metre hesabıyla gömüsü yapılanlar ise gömücü kişilerin mantığını ve kullandıkları uzunluk ölçülerini bilmeyi gerektiren işaretlerdir. Bunlar da bir kısım oklar, kasatura, baş halkalı zincir, tek ayak, tek el, tabanca ya da tüfek vb. işaretler bunların bir kaçıdır. Osmanlı döneminde azınlıkların kullandıkları arşın ölçülerinin bilinmesi gibi bazı bilgiler burada önemlidir. Yine Roma ve Bizans gibi uygarlıkların bıraktıkları işaret ve semboller de bilinmezse malzemenin yerini bulmak mümkün olmayacaktır. Arazi ve kayalık alanlarda bırakılan bir kısım işaretler sadece müjdesini verebilir. Asıl parayı bulmak da yine ikili – üçlü işaretlerin iyi tanınmasını gerektirir.

Taşlara bırakılan Önemli İşaretler

Yer taşlarına bırakılan önemli işaretlerden biri de parçalı motiflerdir. Bunlar topal ayı , tek göz , noksan yapraklı çiçek , çolak papaz gibi işaretlerdir. Bu motiflerin kopuk ve noksan olan parçalarının bulunması gerekir. Malzeme kopuk parçanın yine altında değildir. Yakınında aranacaktır. Bununla ilgili bilgi kendi bölümünde verilmiştir.
Yer taşlarına çizilen haç veya yemin ifade eden istavrozlar ise bazen mezara , bazen de tapınağa nişan olarak bırakılmıştır.

Define Arama Noktaları

Arazilerde tek ağaçlar ve iki üçlü sıralı ya da geometrik şekilli olan ağaç grupları da önemlidir. Definecilerin sıkça bildikleri gibi çatal çamlar, eski ardıçlar, ahlat grupları aldatan yerler değildir.

1- Ormanlar:

Gömülerin sıkça yapıldığı alanlardan biri de ormanlardır. Orman gömülerinde sık ekilen grup ağaçlar yerin yol kenarı fakat belirli yetişkinlikte olan ağaçların yakınları tercih sebebidir. Ormanlarda yine dönemeç noktalar ya da bakıldığında bir köy veya ağılı görecek noktalar önemlidir. Eski orman alanlarının da defineciler tarafından iyice bilinmesi çok mühimdir. Orman içlerinde pek çok yerlerde kilise ,tapınak yerleri ile mağaralar mevcuttur.

Bugün bu yerler bozulmuş tahrip edilmiş olabilir. O zaman buraların eski halini göz önüne alarak araştırma , inceleme yapmak gerekir . Yani eskiden orman alanı iken bugün çıplak arazi olarak görünen yerler olabildiği gibi tam tersi de olabilir. Hıristiyanlık öğretisi içinde de inziva ve riyazet vardır. Dolayısıyla bir kısım kiliselerle tapınakların orman içlerin yapılmış olması sıkça rastlanan durumlardır. Papaz ve rahipler buralara çekilerek ibadette bulunurlardı.

Yine aynı şekilde bazı manastırların gözlerden uzak ve tabiat ortamları içine yapıldığını sıkça görürüz. Trabzon’daki Sümela Manastırı bunların en güzel örneğidir.

2- Kilise ve tapınaklar :

Gerek inançları ve gerekse eski devirlerdeki güvenilirliği nedeniyle gömücü insanların tercih mekanlarından birisi de kiliseler ve tapınaklardır. Genel itibariyle kilise kapı girişleri ve yakın çevreleri halktan olan insanların en fazla rağbet ettikleri yerlerdir. Fakat kiliselerdeki papaz ve rahiplerin kendilerine ait has odaları asıl para mekanlarıdır. Zira halkın ve idarecilerin verdikleri paraları papazlar kiliselerin mihrap altındaki ya da kilise ile ev arasında kullandıkları dehliz içindeki özel yapılı ve güvenlikli odalarında saklarlardı.

Dışarıdan ya da sonradan gelen devirlerin insanlarının bu mekanlarda sıkça tercih ettikleri asıl saklama noktaları kiliselerin avlularıdır. Fakat günümüzde bu tür gömüler yok denecek kadar azdır. Bunlar ya soyunla alınmış , ya da avlular kaybolduğu için bugün bulunamaz hale gelmişlerdir. Mağara tipi kiliselerin ise ön cepheleri , yani bakıldığı zaman görülüp tarassut edilebilecek yakın çevreleridir.

3- Dere ve nehir kenarları :

Yer değiştirmesi ve kaybolması kolay kolay münkün olmayan bu tip yerler , define gömücüleri için vazgeçilmez mekanlardan birisidir. Ancak burada bir hususa dikkat etmek lazımdır ; derelerin yatak kenarları bu işlem için kesinlikle uygun değildir. Bir sel ya da akıntının felaket olacağını bilen eski köprülerin yakınları araştırılmaya değer mekanlardır.

4- Köprü ayakları :

Köprü civarları gömü ileri için önemli olduğu kadar köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır. Özellikle taş yapı köprülerin ayakları da çok ilginç saklama mekanlarıdır. Özellikle taş yapı köprülerin pek çoğunda ayak kısımlarını işaret eden bir takım motifler ve figürler görürüz. Bunlar bazen bizim gözümüze süsleme ve tezhip sanatı gibi görülebilir ama aslında bir takım saklanmış eşyanın ifadesidirler. Hepsi için bir genelleme yapmak mümkün değildir. Ancak bu iddiamız pek çok yerde doğrulandığı için rahatlıkla ortaya koyabiliyoruz.

Bu tür köprü ayaklarında haç , çiçek , çember , papatya ve güneş resimleri görülebilir. Genel işaretleri bunlardır. İstisna olanları da vardır.

5- Pınar ve çeşme gözeleri

Özellikle arazide gömü yapanlar için en ideal nirengi noktalardan biri de çeşmelerin gözeleridir. Bunları bulabilmek insanı uğraştırabilir. Çünkü pek çoğunun yeri kaybolmuştur. Ancak pınar ve çeşmelerin kendileri de önemli noktalardır. Bunların üst kısımları 7-11-40 adım gibi ölçülerde saklama noktası olarak kullanılmıştır. Bir de çeşme ve pınar gömülerinde 4 yönden birisi baz alınır ve imkan varsa çeşme üzerie bu işlenir. Dikkatli bir bakıcı tahrip olmamış böyle bir çeşme kaidesinde bu işareti yakalayabilir.

Bazı define uzmanlarının ifadelerine göre çeşme gömüleri , suyun aktığı yönde değil ; tam arka istikametinde olmalıdır. Ancak çok sağlıklı bir bilgimizi ortaya koyalım. Çeşme ile yakın mesafedeki bir tepeyi üçgen alan gömücü, malzemesini çeşme ile tepeye üçgen gelecek noktaya koymuştu.
Çeşme ile tepe zirvesi 110 adım idi ve üçgen noktasındaki para da tam 110 adımda sabit gibi görünen bir kayanın altında idi.

Çeşmelerin yapı durumu müsait ise işlenmiş taşlarının içine ya da kaidesinin dibine gömüldüğünü anlatan kişiler de vardır. Balık , yılan ve tospağa ( kaplumbağa ) ve baston gibi değişik motifler buraların genel işaretleridir.

Paraların ve eşyaların çeşme/pınar yakınlarına gömülmesinin sebebi buraların bir nirengi noktası olması kadar aynı zamanda eski bir düşüncenin mirası olan anlayıştır. O da çeşmelerin kendisinin değil ama onun derinlerden gelen gözesinin suyu sakladığı gibi paraların da burada saklanacağına olan inançtır.

6- Yol ayrım noktaları ( makas yerler )

Bu noktada çalışma yapacak kişilerin tarih içindeki eski yol haritalarını ele geçirmek ya da rivayetlerle bunları öğrenmek zorunlukları vardır. İşaretlerde ağzı açık makas ve bazen de kerpeten dört yol ağzını, kırık makas ise üç yol ağzını ifade eder . ( Kırık makas bazen iki suyolunun birleştiği noktayı da verebilir ) Bu tür yerler define gömecek insanlar tarafından çokça kullanılmıştır. Gömücü kişi , nişanını makas , kerpeten , çapraz kılıç , iğne/iplik gibi motiflerle bu yerlere bırakır.

7- Değirmen içi ve çevreleri

Arkeolojik buluntulara göre insanoğlu buğdayı 6-8 bin seneden beri bilmekte ve kullanmaktadır. Buğdayın genel işleme yeri ise değirmenlerdir. Bu sistemin kullanıldığı ilk tarihleri bilemiyoruz ama şurası bir gerçek ki ; ilk değirmenin yapıldığı günden bu güne kadar da insanoğlunun en vazgeçilmez uğrak noktalarından birisi buralar olmuştur.

Değirmenlere su taşıyan ark kenarları , değirmenin yükleme yapılan sırt cepheleri, değirmen çarkının döndüğü istikametin uzak noktaları bu anlamda saklama yerlerinden birisidir.

Bizim aldığımız bir bilgiye göre değirmen sahibi kişi kendi emanetini değirmenin porto ( çift ) kapısının sağ kanadının tam arkasına koymuştur. Gömünün üzerine de kapak taşı ile beton dökerek üzerine demir bir kazık çakmıştır. Kazık esasen gömünün işaretidir ama dışarıdan gelenler onu kapı geriye vurmasın diye takoz zannetmektedirler. Görüldüğü gibi her insanın kendine göre bir gömü mantığı vardır. Bunların tamamına akıl sır erdirmek ve ” Şu define şöyle bulunur ” diye ahkam kesmek mümkün değildir.

8- Höyük üzeri ve Tümülüsler

En önemli gömü noktalarından birisi de buralardır. Biz Tümülüs ve höyüklerin içyapısını anlatacak değiliz. Gömücüler için bu mekanların dış ve yakın çevreleri çok önemlidir. Sadece define gömücüleri değil , Tümülüsleri yapan insanlar bile para ve diğer emvali , Tümülüs yerine nereye koyacaklarını zamanında şaşırmış kalmışlardı. Çünkü Tümülüsleri birçok kavimler gibi Bizans toplulukları da yapıyordu .

Tarihin en büyük soyguncusu olan Bizanslılar , ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendilerinden önce yapılmış Tümülüsleri olduğu gibi kendi dönemlerinde yapılanlarıda buldukları ilk fırsatta soyup soğana çeviriyorlardı. Bunun içindir ki geç Bizans dönemi Tümülüslerine artık sadece ölünün cesedi konuluyor. Armağanları ise yakın bir bölgede oluşturulan başka bir saklama mekanına bırakılıyordu.

Aynı mantıktan hareketle geç dönem insanları definelerini gömerken höyük ve Tümülüsleri baz alıyor. Değişik yön ve mesafeleri belirleyerek emanetlerini Tümülüs ya da höyüğün yakın mesafedeki şurasına – burasına gömüyorlardı . Çünkü buralar asla değişmeyecek ve bozulmayacak sabit mekanlardı.

Define Arama Noktaları Diğer Önemli Konu

Define işiyle uğraşan kişilerin bilmesinde fayda olan bir konuda şudur. Tümülüslerin yapıldığı dönemlerde değil ama çok daha sonraki bölge sakinleri kendi gömülerini yaparken mutlaka bu Tümülüs gerçeğini göz önüne alarak gömme işlemlerini gerçekleştirmişlerdir.

Tümülüslerin yakınlarında çoğunlukla eski ahlat ve ardıç gibi uzun ömürlü sert ağaçlar vardır. Ya da aynı bölgelerde akarsu , ya da bir tepe tabii dağ/gibi bir nirengi noktası vardır. İşte gömü yapan kişiler bu arazi yapıları arasında çoğunlukla adım hesaplarıyla üçgenler kurarlar . Şayet elde harita veya benzeri bir kayıt yoksa dahi ; Tümülüs çevreleri bu gözle mutlaka incelenmeli. Bu bölgeler şüpheden uzak tutulmamalıdır.

Günümüzde de insanlar Tümülüs talan etmek yerine onların çevresindekini bulmaya çalışsalar hem risksiz, hemde sıkıntısız bir çalışma yapmış olurlar . Ruhsatla da yapılabilecek böyle çalışmalar neticesinde tarih dokumuza da zarar verilmemiş olur.

9- Dağ ve Tepeler

Aynen ; Tümülüs bölümünde anlattığımız gibi bu sefer de tabiattan oluşan küçük dağ ve tepeler define gömücüleri açısından mihenk noktalardır. Bu şekil bölgelere ait bir rivayet ya da harita ile karşılaşma durumunda ; tepe ile çevredeki çeşme , pınar , köprü , değirmen , yol ayrımı gibi nirengi noktalar gözden kaçırılmadan sağlıklı bir incelemeye tabi tutulmalıdır.

10- Kayalık alanlar , korugan tipi – çağıl ya da çakıl

Kayalık alanlar bu tür bölgelerde yaşayan define gömücüleri için ideal saklama alanlarıdır. Tarihi geçmişi bulunan kayalık bölgelerde yerde yatay olan taşlarla ilgili bilgileri yukarıda vermiştik . Bir de dikey kaya yüzeylerine ( yanaklara ) bırakılan gömüler ve bunlara ait işaretler vardır.

Kayalık mekanların en çok bilinen gömüleri mihraplar , koltuk taşları önleri ve altlarıdır. Bir de bazı hayvan figürleri yanaklı kayalara işlenir ve içlerinde küçük müjde sadedinde tek paralar ya da yakın bölgedeki büyük paraya ait haritalar vardır. Bu hayvan motiflerinin en çok bilinenleri ejderha , tospağa (kaplumbağa) , fil , ahtapot , gibi hayvanlardır.

Ayrıca çoğu eski yerleşim (ören) yerlerinde gözlerimiz eski yaşantının büyük bir bölümünü görebilir. Bunlardan birisi yerleşim alanlarının yamaçlarına serpiştirilmiş irili ufaklı mezarlardır. Bunlar taşlarla yığınak halde bırakılmıştır. Bu tür bir bölgenin en yakınındaki tepe noktanın zirvesine baktığımızda aşağıdaki taş yığılı mezarların daha büyüğü şeklinde çakıl yığınlı tepeciklerle karşılaşırız. İşte bu noktalar o devirdeki kabile reisinin ya da kral, kraliçe veya rahip olarak adlandırabileceğimiz en ileri gelen kişilerin mezarlarıdır. Bunlar korugan tipli olabilir veya bu şekil taş yığınlarıyla örtülü haldedir.

Zengin , hiçbir zaman fakirin mezarında yatmayacağına göre bu kişi en tepe noktaya yerleştirilmiştir. Bazen yine en yakın bir tepe noktada ikinci bir mezarı aynı şekilde görebiliriz. Buradaki de ya ikinci bir kral ya da kral diyebileceğimiz kişinin eşi olan kişidir.

Bu mekanları biz özel yapılmış define mahalli olarak bildirmek istemiyoruz. Zaten bu tür yerlerde çok fazla parayla ilgili malzeme bulunmaz. ideoller , çanak-çömlek ve şahsi eşya gibi malzeme daha çoktur. Bu yerler zaten dış görünüşü itibariyle apaçık mezar olarak bilindiğinden mevzuat gereği, buralara kazı için izin alınamaz.

11- Sahte mezarlar

Bilinen en çok saklama yöntemlerinden biri de sahte mezarlardır. Mezarlar bölümünde yeteri kadar anlattığımız için burada sadece şu noktaya dikkat çekip keseceğiz ;

Eşkıya ve Ermeni toplulukları Müslümanların mezarlık ve türbelere olan zaafını bildikleri için para ve kıymetli eşyalarını daha sonra gelip almak üzere bu tür yerlere saklıyor ve onları değişik bir biçimde şekillendiriyorlardı. Bizim insanımızda baba-dede kültürü de çok olduğu için bundan ziyadesiyle yararlanıyorlar ve türbenin adını da filan baba- filan dede gibi isimlerle adlandırıyorlardı. Bu tür mezarlarda da dikkatli olmak lazımdır. Yanlışlıkla bir Müslüman zatın kabri telef ve tahrip olabilir. En iyisi gerekli araştırma yapıldıktan sonra buranın bir mezar değil böyle bir define mahalli olduğunun anlaşılmasıyla bu yerlerde ruhsatlı çalışma için izin alınmalıdır.

Sahte arazi mezarları genellikle uzun ve kıblesiz olur . Türbelere yapılan uzun sandukalar orada medfun zatın yüceliğine istinaden uzun imar edilmiştir. Bunlarla arazideki ya da mezarlıklar içinde olan uzun mezarları birbirine karıştırmamak gerekir. Bir örnek vermek gerekirse ; Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde yatan Seyyid Battal Gazi sandukası yaklaşık 7 metredir.

12- Mağaralar :

Mağaralar da para gömücülerinin en çok rağbet ettiği mekanlardan birisidir. ” İsli Mağara , Gazlı Mağara , Kemerli Mağara ” gibi isimlerle meşhur olan ve aranan mağaraların normal şartlarda ne ifade ettiğini biz henüz bilmiyoruz . Ama fazla uzman olan bazı bulanık suların balık avcıları bu mağaraları kutsal hale getirip milletin rüyalarına sokuyorlar .

Elbette mağaralar insanların en eski dönemlerden beri kullanım alanlarıdır ve buraları evleri-ahırları ve hatta mezarları olarak kullanmışlardır. Ama asla define gömme yeri olarak kullanmamışlardır. Yani şunu demek istiyoruz : mağaralarda mutlaka para yoktur demiyoruz ama gazlı mağara , isli mağara diye adlandırılan mağaralar özel define yerleridir de diyemiyoruz. Bunun kesinlikle bilinmesinde fayda vardır. Bu uydurma şeylerle akıllı definecinin zaman ve para kaybına girmemesi gerekir.

Tarihin karanlık dönemlerine ait insanının büyük özenle resimlediği muhteşem galerilerden oluşan mağaralar aslında o dönem insanlarının yaşam alanları değildi. Zira buralarda yaşandığına dair herhangi bir kalıntıya veya günlük kullanım eşyasına rastlanmamıştır. Bazı durumlarda korunaklı kaya ağızlarını belli bir süre sığınak olarak kullanmış olmalarına karşın bunlar resimli mağaralar değildi. Resimli mağaralar belli önemli olaylarda veya yılın belli günlerinde topluca gelinip ayinlerin gerçekleştirdiği kutsal mabetlerdi. Bu kutsal mekanlar yalnızca rahiplerin gözetiminde bulunuyor , topluluk ayin ve ritüellere katılmak için buralara geliyordu. İlginçtir ki; binlerce yıl ayin ve ritüellere sahne olan bu mağaralar son derece temiz tutulmuş ve bu kutsal alanlarda herhangi bir artık kalıntıya rastlanmamıştır.

13- Evler :

Kişisel gömüler için önemle üzerinde durulması gereken noktaların başında gelen mekanlardır . Kişiler kendilerine ait özel mücevherat ve paralarını , kıymetli eşyalarını elbette kendilerine en yakın , kontrolü mümkün ve göz önünde yerlere saklayacaklardır. Bunun böyle olması en doğal davranış biçimidir. Bununla beraber ; gömüyü yapan kişi açısından önemli bir durum da kimsenin ilgisini çekmeyecek olan pozisyonun elde edilmesidir .

Herhangi bir ev ortamında arama yapılacağı zaman işte bu noktaların göz önünde tutularak çalışmaya başlanması önemlidir. Bura da yine definecilikte sıkça kendimize yönelttiğimiz soruyu sormamız gerekecektir. ‘ Ben olsam bu ortamda nereye gömerdim ? ‘ Bu soruya tam ve net olarak cevap verebilmek çoğu zaman mümkün olamayacaktır. Zira insanların düşünce ve bakışları birbiri ile her zaman örtüşmeyecektir. Birinin önemli gördüğü noktayı bir başkası hafife alabilir.

Gömüyü yapan insanın bu noktadaki tavrını ve tercihini belirleyen esas unsurlar, onun genel kültürü, kafa yapısı ve görüş alanının genişliğidir. Bu bakımdan her ev ortamında her içeri giren kişinin aynı noktalara odaklanması ve kesin bir yer belirlemesi imkanı bulunmayacaktır. Burada önem arz eden ana noktayı şöylece ifade edelim. Gömü sahibi malını ister ev ortamı içine koysun, isterse bahçe mekanına koysun … Her halükarda gömüsünün devamlı gözü önünde olmasını ve kontrolden uzak kalmamasını sağlayacaktır. Bunun içinde yatak odasının penceresinden rahatlıkla görülebilecek , oturma odasından gözlenebilecek açı hedef alınması gerekir.

Evlerdeki Önemli Noktalar

Ancak bilinen özellikleriyle evlerde saklama mekanı olarak tercih edilen ana noktaları şöylece sıralamak mümkündür :

-Yemek ve ekmek pişirme noktaları olan ‘Ocak’lar . Buralarda gömüler ateşin tam altına gelen noktaya yapılabildiği gibi, bacanın içinde bir bölüme veya fırın mekanının dış temel dipleri kullanılabilmektedir.

-Merdiven altları… Burada tespit yapılırken eve giriş merdivenleri olabileceği gibi; iç mekandaki üst kat merdivenlerini de gözlemlemek gerekir. Merdivenlerin önemli olan noktası en alttaki veya alttan 3. basamağın iç dolgusu olabilir. Özellikle taş veya moloz dolgulu merdivenler bu açıdan önemlidir.

-Avlu içlerindeki uzun ömürlü ağaçlar… Bunlar genellikle dut , armut veya ceviz ağacı olabilmektedir. Zaman zaman uzun ömürleriyle bilinen çam, ardıç, ahlat gibi ağaçların altı veya belirli mesafedeki yakınları tercih edilmekle beraber Türk Bahçecilik kültüründe bu türden ağaçlar avlu içlerinde pek sık görülmemektedir. Buna mukabil yukarıda isimlerini verdiğimiz türden meyve ağaçları Anadolu’nun sıkça rastlanan türleridir.

Bu tür ağaçlar definecilik anlamında şüphe uyandırıyorsa, bunların ev tarafından görülen yönleri içinde 3-5-7 gibi adımlarla çevresi taranmalı ve tespitler bunlara göre yapılmalıdır. Şayet aynı avlu içinde aynı türden 2 veya 3 gibi fazla sayıda ağaç mevcutsa bu durumda ağaçlar arasında geometrik bir bağlantı kurulmaya çalışılmalıdır.

-Ermeni saklama metotları içinde eski evlerin büyük odalarındaki tavanlarda kullanılan ve ” baba’ olarak adlandırılan hatıl ağaçları içine saklama yöntemi vardır. Bu metotta altın ve gümüş cinsinden kıymet ifade eden paralar , ortalama olarak 25-50cm kutrundaki hatıl tahtası yılan yuvası gibi oyularak açılan deliğin içine parmakla bastırılarak sıkıştırılır ve delik parayla doldurulur.

Ermeni ve Rum Evleri

-Özellikle Ermeni ve Rumlara ait eski evlerin kalın duvarları içinde pencerelerin iç- alt kısmının oyularak paraların buralara doldurulması metodu bir hayli yaygındır.

-Ahır ve kilerler… Hayvan barınağı olarak kullanılan ahır mekanları içinde özellikle saman doldurulan ve herkesin her an göremeyeceği mekanlar olan samanlık altları çok önemlidir. Kilerler de ise , harman zamanı bitirilip ev sahibinin bütün kışlığı olan buğday , arpa veya un malzemesinin tam altına gelen noktalar dışarıdan herhangi bir insanın rahatlıkla müdahale edebileceği alanlar değildir. Üstelik bu tür mekanlar daima yabancıların gözünden uzak olan yerlerdir.

Buraya kadar olan anlatımımızda genel olarak bilinin saklanan mekanlarını ortaya koymuş olduk . Bununla beraber tekrar ifade edelim ki ev ve bahçe ortamlarında daha akla hayale gelmeyecek pek çok noktalardan define çıkarımı yapılmış , saklı gömülere ulaşılmıştır. Bunlardan, kuyular , hayvan su içme yalakları, dibek taşı altları, gömme banyo içleri gibi noktalar sayamadığımız alanlardır. Buraların ve benzeri her noktanın inceden inceye define arayıcısının hedefi olmalıdır.

Yaşanmış Hikaye

Konu buraya gelmişken yaşanmış çok ilginç bir saklama yöntemini burada sizlerin bilginize sunalım :

Eski şehirde yaşanmış bu olay henüz otobüslerin ve uçağın faaliyet göstermediği ( yaklaşık 100 sene önce ki ) dönemde cereyan etmiştir . O devirde hacca giden bir kişi, elinde saklayamayacağı miktardaki parayı koyacak yer bulamayınca ilginç bir yönteme başvurmuş ve haç dönüşü evinin tertemiz olması mantığından hareketle, yola çıkmadan önce evinin bütün duvarlarını yeniden sıvama ve boyama işine girişmiştir.

Bilindiği üzere eskiden çimento ve bundan mamul harçta yoktu. Sıvalar çamurdan yapılıyordu . Hacı amca çamurun içine sarı sarı altıncıkları karıştırarak evinin belli başlı duvarlarının çamur sıvası içine bütün kalan servetini doldurmuştu. Hacı amca bu işlemi yapmıştı ama ömrü vefa etmediği için mübarek topraklarda vefat etmiş, vatanına dönememişti .

Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra evlatları ve torunları bu eski evi müteahhite kat karşılığı verirler haliyle eski kerpiç ve taş olan bu ev yıkılacaktır. İşte ne olduysa o zaman olur ve yıkım esnasında orada çalışan ameleler yıktıkları duvarın içinden sıva ile karışık çil çil altınların döküldüğünü görürler . Gerçekte yaşanan ve çevrede meşhur olan bu olayı define saklama yerlerine ilgi duyanlar için bir anekdot olarak buraya almayı faydalı olarak bulduğumuzu söylemeliyiz.

define arama noktaları, işaret

İşaretleri Yok Edenler Kim ?

Definecilere en çok zarar veren İşaret kırıcılar dır. özellikle elinde define cihazı ile gelen ecnebilere dikkat etmelisiniz. benim makine 3 metre çeker benim makine 5 metre çeker diyen kişilere kesinlikle riayet etmeyin. Bu kişiler aslında işaretlerin yerini tespit eder sonrada kırıp giderler. Tabi ki bu işlemi yapmadan önce işareti geniş açılı resim çekip kayıt altına alınır. Bunu en çok kilisenin adamları yapar.

Bir diğer işaret kırıcılar sadist ve tecrübesiz defineci arkadaşlardır. Bu kişiler ben bulamadım başkası da bulamasın mantalitesi kullanarak işaretleri kırıp yok ederler. Bu işi defineci arkadaşların yapmaması önemle rica olunur.

Yine başka bir işaret kırıcılar kayıt altına alınmış işaretleri kıranlardır. Bu kişiler kayıt altındaki işaretleri bulup kırar ve yakın bölgeye yenisini yaparlar. İşaretler eski evler, kiliseler gibi belirgin kayıt altına alınmış yerlerdir. İşaretin kayıtta göründüğü için yenisini yapmak zorundadır. Bunlar tam profesyonel kişilerdir.

İşaret Nedir

Arkeolojik alanda ‘sembol’ in ingilizcesi ‘symbol’ olarak nitelendirilen, define işiyle uğraşanların dilinde ise ”işaret” olarak bilinen şeyler esasen bir alfabedir. Okunmasıyla pek çok çözüm elde edilen yazılardır. Yine arkeolojinin bir dalı olan ‘Epigrafi’ günümüz diliyle ‘ yazıt bilim ‘ bu işin bilimsel alandaki akademik yönüdür.

Epigrafi alanındaki verilen derslerde geçmiş uygarlıkların ifade tarzları, gömü teknikleri, mezar ve yaşam kültürleri ile alakalı olan işaretleme sistemleri olabildiğince anlatılmaktadır. Bu bilgiler ışığında kendi alanında çalışmalar yürüten arkeologlar da, geçmiş dönem insanlarının doğaya bıraktıkları bu sembollerle çoğu kez şüphe duyulan, aranan veya duyumu alınan noktalara ulaşım sağlamaktadır. Dolayısıyla işin akademik ve bilimsel yönünde olan insanlar da bu motiflerden yararlanmakta, işaretlerin rehberliğinde hedef noktalarına ulaşma gayreti sürdürmektedir.

Definecilikle uğraşan insanlar da bir bakıma kendilerini ilgilendiren bu alanda ve işaretlerin rehberliğinde aradıkları hedef noktaları bulabilmek için gayret sarf ederler. Ama bu ikinci guruptaki insanların büyün bildikleri şey kulaktan dolma ve söylentiye dayalı bilgilerdir. Böyle olduğu içinde çoğu kez doğaya bırakılmış olan işaretlerin hemen altını ya da sağını – solunu kazıp netice almaya çalışırlar.

Oysaki çok büyük bir ihtimalle hiçbir ”İlk İşaret ” in altında define bulunması mümkün değildir. İstisna olarak şunu belirtelim ki ; asıl gömüsü define olmayıp mezar benzeri tarihsel bir kültürü ifade eden gömütler bu anlatımın dışındadır. Ama aranılan şey bir define gömüsü ise bunun için söylediğimiz şey doğrudur. Ve bizden çok daha kurnaz olan eski zaman insanları hiçbir şekilde yaptıkları ilk işaretin altına para koymazlar.

İşaret ve Define Arası

Doğadaki herhangi bir işaret şayet paraya delalet ediyorsa işaret ve define arasında çok büyük bir ihtimalle belli bir mesafe vardır. Örneğin bir tabanca ya da bir yılan ya da bir civcivli tavuk belli bir definenin yerini simgeler. Uzman kişi bunlar veya bunlara benzer bir işareti gördüğü zaman emanetin ne kadar derinde bulunduğunu yüksek bir tahminle bilebilir .

Burada önemli olan uzman kişinin bilgi ve tecrübeleri olduğu kadar , incelenip sonuç alınacak olan işaretin bozulmadan duruyor olmasıdır. Örneğin ; bir yerde tabanca resminden bahsedilerek define ihtimali üzerinde durulur. İşareti gelip söyleyen kişi gördüğünü yada bildiğini anlatır. Ancak çoğu zaman da şöyle ifadelerle karşılaşırız.

_’Ben görmüştüm , ama tekrar gidip defalarca kere aramama rağmen şimdi bulamıyorum.’
_’Ben görmüştüm. Ama şimdi kırılmış.’
_’Ben görmedim ama bizim Şaban ya da bizim birader görmüş. Şimdi kırık
_’İşaret işte tam buradaydı, biz kırdık.’

İşte bu şekilde tahribat ve yok edilmezlere maruz kalan işaretlerin , uzman dahi olsa bakan kişiye söyleyebileceği hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla malzemeyi bulmak olabildiğince zorlaşmış hatta imkansız hale gelmiştir.

Böyle durumlarda başvurulabilecek tek yol işareti gören kişinin anlatımı ve ortaya koyacağı bilgilerdir. Ancak şu var ki ; zaten işaretin dilinden anlamayan kişinin kendisi görmüş ve kırmış olsa dahi kırıp döktüğü işarete dair söyleyebileceği çok şeyi olamaz. Bu mümkün değildir.

İşaret Örneği

Şöyle bir örnekle bunu anlatabiliriz. Bazen bize bir kişi gelir ve bulunduğu bölgede kayalık bir alanda ‘Nal ‘ işareti gördüğünü söyler. Gerçekten definecilikte bu sembol çok önemlidir. İki ayrı yere aynı sembolün çizilmiş olması gerekir. Bunların birisi bir at ayağına gelecek şekilde bire bir ölçüde diğeri ise daha küçük olmasıdır.

Ayrıca nal üzerine motiflenmiş çivi izleri ve bunların sayısı önem arz eder. Gelen vatandaş bu konularda bile kendisine soru yöneltilince hatırlamak adına bocalayabilir. Hele hele ikinci nal işaretinden belki hiç haberi bile yoktur. Nal yönünün hangi tarafa baktığını ya da nalın hemen yanı başında nohut kadar bir oyma ya da kabartmanın – şayet varsa- farkında bile değildir. Bakın bu anlattıklarımız gerçek bir nal ile ilgili soracağımız veya dikkat edeceğimiz konuların sadece bir kısmıdır.

Kaldı ki görülen işaretin gerçekten nal olup olmadığı da meçhuldür. Zira nala benzeyen iki ayrı bir motif definecilerin pek çoğunun hiç bilmediği bir semboldür.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.